TRAKYA PLATFORMU 3. GENEL KURULU

01.07.2017 – Ergene Belediyesi Ulaş Salonu

Bölgemiz tarım ve hayvancılık için en uygun bölgedir. Bu nedenle taş ocakları, maden ocakları ve termik santral, nükleer santral, cam sanayi, sanayi çöplerinin depolanması gibi bölgemiz tarım ve hayvancılığına zarar verecek tüm yatırımlara kapatılarak Tarımsal Sit Alanı ilan edilmelidir.

Ergene kirliliği halen devam etmektedir. Ergeneyi kurtarıyoruz denilerek açıklanan eylem planları olumlu sonuç vermekten öte yeni sorunlar yaratmaktadır. Çözüm; Marmara Denizi’ne derin deşarj değil; sanayi tesislerinin denetlenmesi, arıtmalarını yapması ve çalıştırmalarıdır.

Bölgemizde fosil yakıt kullanımı, kalorisi düşük kömürler, artan karayolu trafiği ciddi hava kirliliğine neden olmaktadır. Bilim kurulumuzca gerekli takipler yapılmakta sonuçlar kamuoyuna açıklanmaktadır. Bu nedenle kirletici enerji kaynaklarından vazgeçilerek; güneş, rüzgâr, biyokütle, jeotermal, hidrolik enerji veya dalga ve hidrojen enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları teşvik edilmelidir. Bakanlık kuş göç yolları güzergâhında, ormanlık alanlarda, yerleşim yerlerine yakın rüzgâr enerji santrallerine (RES) izin vermemelidir. İğneada Longoz Ormanları biyosfer rezerv alan ilan edilerek Uluslararası Ramsar Sözleşmesi ve UNESCO kapsamında koruma altına alınmak zorundadır.

Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi gündemdedir. Karadenizi geçerek Kıyıköy açıklarında karaya vararak Saroz Körfezi’ne geçmesi düşünülen bu proje bölgenin tamamen zararına sonuçlar doğuracaktır. Depo ve terfi istasyonlarının orman içerisinde oluşu, bütün hattın tarım alanı üzerinden geçmesi, dip tarama gemisi ile çıkarılan materyalin planlanan depolama yöntemi sonucu deniz yaşamına geri dönüşü olmayan zararlar vereceği gibi balık göç hattında olduğu için balık ölümleri ve bozulan ekosistem sonucu büyük çevre felaketi doğacaktır.

Trakya’da kaya gazı çıkarılması bölgemize tarımsal ve çevresel büyük bir yıkım getirecektir. Kaya gazı elde etme süreçlerinde 650’den fazla kimyasal su ile birlikte yeraltına enjekte edilen hidrolik çatlatma sıvısının % 30 – 50’inin yeraltı sularına karışması sonucu yaşam ve doğa zarar görecektir. Bu nedenle ihtiyatlılık ilkesi gereğince zararsız olduğu kanıtlanana kadar kaya gazının çıkarılmaması gerekmektedir.

DSİ veya diğer kamu kurumları tarafından bölgemizde yapılan çalışmalar kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Edirne örneğinde gördüğümüz gibi; Meriç Nehri’ni Meriç Kanalına dönüştüren sedde ve taş tahkimatı yapımı ile Kanal Edirne Projeleri’nin bölgenin ekolojik yapı, tarım, turizm ve yaşamı etkileyecek ve taşkın ovası nitelik değiştirecektir. Kamu kurumları yöre halkını etkileyecek projeleri paylaşarak, tartışmaya açmalı, görüş ve öneriler doğrultusunda projelerini uygulamalıdır.

Bölgemiz mega kent İstanbul’un arka bahçesi olarak görüldüğünden plansız ulaşım ağına dönüşmektedir. Bu da verimli alanların işgaline ve devamında plansız yapılaşmaya yol açmaktadır. Toplu taşıma, deniz ve demir yolları gibi kamusal çıkarı gözeten ve yaşayanların da katıldığı bütüncül bir Trakya ulaşım planlaması gerekmektedir.

Kent suçu, çevre suçu, doğa suçu kavramlarının hukuk düzeni içinde yaptırımlarıyla birlikte yasalaşmasının sağlanması için hep birlikte çalışmalıyız. Trakya Platformunun amaçları arasında doğa, çevre ve kentlerimizin korunması konusunda “Koruma Kültürü”nün oluşmasını sağlamak yer almaktadır. Bu da Trakya Platformuna çok önemli bir görev yüklemektedir.

Doğaya ve kente karşı suçların takibinde ve bölgemize yıkım getiren projelere karşı yerel yönetimler daha sorumlu davranmalı ve idari, önleyici tedbirler geliştirmelidirler. Platform olarak yerel yönetimler bilgilendirilerek karar süreçlerinde baskı unsuru olmaya devam edilmelidir.

Doğa savunmasının; halkın ve akademinin rehberliğinde vereceği hukuksal ve toplumsal mücadele ile kazanılacağı gerçeğinin farkındayız. Trakya bölgesindeki tüm akademisyenleri, hukukçuları, hekimleri, üretici örgütlerini doğa ve yaşam savunmasında yan yana olmaya çağırıyoruz.

TRAKYA PLATFORMU

 YÜRÜTME KURULU